Yağmurun ince ince yağdığı bir İstanbul akşamıydı. Selin, elinde şemsiye, kahvesini almak için köşe başındaki kafeye girdi. İçerisi sıcaktı ama onu asıl ısıtan, sırada bekleyen yabancının gülümsemesiydi. Bir anlık göz göze geliş… sonra yanlışlıkla aynı kahveyi alma krizi! İkisi de birbirine açıklama yaparken, barista sessizce yeni bir kahve hazırladı ama kimse fark etmedi — çünkü ikisi de artık sadece birbirini dinliyordu. Kahveler karıştı, cümleler de öyle. Selin çıkarken, adamın uzattığı kartvizite baktı: “Kahve borcunu bir akşam yemeğinde ödeyebilirsin.” Gülümsemesini saklayamadı. Belki de o yağmur, bir tesadüf değildi.

Kategori:

Türk