Soğuk bir Berlin akşamı, yağmur pencerelere vururken iki yabancının yolları bir otel lobisinde kesişir. Lukas, genç bir fotoğrafçıdır; şehirdeki ilk sergisini açmak üzeredir. Karşısında özgüveniyle büyüleyen trans kadın Elena’yı görür. İlk cümleleri çekingen, gülümsemeleri ılıktır. Saat ilerledikçe konuşmaları derinleşir; hayaller, korkular ve kendini kabullenme üzerine dökülür kelimeler. “Yağmurun Altında Berlin”, arzunun değil, yakınlığın hikâyesidir — kimliklerin ötesinde iki ruhun birbirini anlamasının öyküsü.

Comments are closed.